top of page

Contemporary Istanbul 2025: Şehirde Nerede Yemeli?

Contemporary Istanbul 2025 yaklaşırken, şehrin ritmi fuar alanlarının çok ötesine taşınıyor. Sergi açılışları, koleksiyoner buluşmaları ve Boğaz’ın iki yakasında süren akşam yemekleriyle İstanbul, sanatın gündüzden geceye uzanan temposunu kendi sofrasına da yansıtıyor.Galata’dan Kuzguncuk’un saklı korularına uzanan bu seçki, fuar haftasında şehirde nerede yemek yenileceğine dair zarif bir rehber sunuyor. Her mekân, İstanbul’un gelenekle çağdaş olan arasındaki diyaloğunu yansıtırken, lezzeti de bir deneyime dönüştürüyor — ister bir kabare atmosferinde, ister Haliç manzaralı bir tadım menüsünde ya da doğayla iç içe bir akşam yemeğinde.

ree

Mondaine de Pariso, Daphne Desjeux


İlk durağımız, Contemporary Istanbul’un belki de ilk gecesinde tercih edebileceğiniz bir kabare restoran-bar: Mondaine de Paris. Tersane İstanbul’un kalbinde, Aliee Hotel’in giriş katında yer alan mekân, Paris Society imzasıyla 1970’lerin Paris gece kulüplerinin cazibesini İstanbul’a taşıyor. Loş kırmızı ışıklar, zebra ve leopar desenler, floral abajurlar ve tavandan sarkan diskotoplarla sahne atmosferini daha içeri adım atar atmaz hissettiriyor. Cabaret ruhunu yansıtan yarım daire kadife koltuklar ve yuvarlak masalar, mekânı yalnızca bir restoran değil, aynı zamanda bir performans sahnesi haline getiriyor. Burada yemek, Paris’in gece hayatı estetiğiyle birleşen çok duyulu bir deneyime dönüşüyor; sanat dolu günün ardından şehri geceye taşımanın en sofistike yollarından biri.


ree

Neolokal


Galata’nın merkezinde, Salt Galata’nın terasında yer alan Neolokal, sanatla geçen günün ardından kendinizi ödüllendirmek istediğiniz anlar için çok güçlü bir seçenek. Yerel kültürün ve dünyanın mutfağının birleştiği bir deneyime davet ediyor sizi. Menüden favorilerinizi seçebilir ya da Şef Maksut Aşkar’ın özenle hazırladığı tadım menüsüyle tüm lezzet dünyasına hakim olabilirsiniz — her iki durumda da tanıdık tatlara getirdiği özgün yorumlar ve lokal şarapların sürpriz uyumları dikkat çekiyor. Gün batımında Haliç ve Galata siluetine karşı yemek yemek, deneyimi yalnızca lezzetle değil mekânın ruhuyla da özel kılıyor. İç mekân tasarımında abartıdan uzak, sade ama özenli detaylar tercih edilmiş; taş duvarlar, doğal ışık ve modern dokunuşlar, İstanbul’un tarihî dokusunu günümüzle buluşturuyor.


ree

Little House


Tersane İstanbul’un içindeki Aliée Hotel bünyesinde konumlanan Little House, sabahın ilk ışıklarından geceye kadar açık kalan, rahat ama zarif bir fine-dining alternatifi. Eskiden kraliyet bahçesiyken restore edilen mekân, farm-to-table yaklaşımıyla yerel ürünleri ön plana çıkarıyor; hafif kahvaltılar, taptaze yeşil öğünler, günlük salatalar ve soğuk pres meyve suları “Green Corner” gibi seçeneklerle sunuluyor. Lokal peynirler ve biodinamik şaraplarla yapılan eşleşmeler lezzete derinlik katarken, Little House Bar’da hazırlanan kokteyller, hoş atmosferin tadını uzatan detaylardan. İç mekânın samimiyeti, konuklarına “ev uzağında ev” hissi yaşatıyor; sanatla geçen bir günün ardından burada yemek yemek, hem bedenin hem ruhun dinlenmesi için ideal.


ree

Muutto Anatolian Tapas Bar, Erhan Sağır Design Studio


Galataport İstanbul’un ilk şef restoranı olan Muutto Anatolian Tapas Bar, yeni nesil Türk mutfağının güçlü isimlerinden Şef Umut Karakuş’un imzasını taşıyor. “Göç” anlamına gelen ismiyle Muutto, Anadolu’nun bereketini ve çeşitliliğini küçük tabaklarda yeniden yorumluyor. Menüde farklı coğrafyalardan esinlenmiş mezeler, İspanyol tapas kültürüyle birleşiyor; Yedikule bostanlarından gelen sebzeler, pan con tomate ya da patatas bravas gibi tabaklarla yan yana geliyor. Mekân, Anadolu’nun köklü lezzetlerini modern bir bakışla ele alırken, bar kısmında da bergamot köpüğü, ev yapımı reçeller ve baharatlarla hazırlanan özgün kokteyller öne çıkıyor. Mimarisinde Erhan Sağır’ın imzası bulunan restoran, samimi ama dinamik atmosferiyle kısa sürede şehrin buluşma noktalarından biri haline gelmiş durumda. Contemporary Istanbul temposunu akşam keyfine taşımak isteyenler için Muutto, hem mutfak hem de mekân tasarımıyla dikkate değer bir adres.


ree

Telezzüz


Kuzguncuk’ta, Koç Topluluğu Spor Kulübü’nün koru içinde yer alan Telezzüz, Türkiye’nin vegan fine dining alanındaki öncü lokantalarından biri. Sürdürülebilirlik ve doğaya saygı ilkelerini benimseyen menüsü; yerel, mevsimlik ürünlerle hazırlanan tabağında hem tat hem dokuyla oynarken, atık yönetimi ve doğal kaynak kullanımı konularında da dikkat çekiyor.  Mantar cezvesi-ceviche’si, kızarmış enginar ve zengin mantar ketçap gibi yaratıcı yemekleriyle Telezzüz, yemek ve etkileşimin doğayla kurduğu bağı da önemseyenleri cezbedecek bir ortam sunuyor. Michelin Guide tarafından da “Green Star” ile ödüllendirilen bu restoran, şehirden biraz uzaklaşmak isteyenler için sessiz bir akşam deneyimi vaat ediyor.  


ree

Pandeli Resturant


Tarihi Mısır Çarşısı’nın içindeki Pandeli, İstanbul’un gastronomik ve kültürel belleğinin en köklü temsilcilerinden biri. 1901’de kurulan restoran, Audrey Hepburn’den Kraliçe Elizabeth’e, Atatürk’ten birçok sanatçı ve devlet adamına dek geniş bir konuk geçmişine sahip; iki yıllık restorasyon sonrası “yeni yüzüyle” yeniden kapılarını açtı.  

 Mekan, mavi çinilerle kaplı duvarları, kristal avizeleri ve beyaz masa örtüleriyle nostaljik bir atmosfer sunuyor. Menüde kâğıtta levrek, patlıcanlı börek, vişneli tirit, badem kurabiyesi gibi yıllara meydan okuyan lezzetler öne çıkıyor. Şef Abdullah Sevim’in özenli pişirimleri ve klasik tatların korunması, Pandeli’nin İstanbul’un tarihine dokunan bir sofra deneyimi taşımasını sağlıyor.  


ree

Yeni Lokanta


Tomtom’daki Kumbaracı Yokuşu’nda konumlanan Yeni Lokanta, modern Türk mutfağının şehirdeki en samimi adreslerinden biri. Mavi-yeşil tonların hâkim olduğu, sıcak ve abartısız dekorasyonu, mekânın adının hakkını verircesine “yeni” bir nefes sunuyor. Şef Civan Er’in imzasını taşıyan menüde, geleneksel lezzetler çağdaş dokunuşlarla yeniden yorumlanıyor: vişneli kısır, kuru patlıcanlı vejetaryen mantı, Anadolu otlarıyla hazırlanan mezeler ve finalde muhallebili kadayıf kızartması öne çıkan tabaklardan. Yerel üreticilerden gelen malzemeler, özenli şarap listesi ve rafine kokteyllerle birleştiğinde Yeni Lokanta, İstanbul’da hem yerli hem yabancı sanatseverlerin uğramak isteyeceği bir akşam durağına dönüşüyor.


ree

Zeffirino Istanbul, Cedric Capron


“Where to Eat” seçkimizin son durağı, İtalyan mutfağının köklü temsilcisi Zeffirino 1939. Büyük İtalyan gastronomi geleneğini İstanbul’a taşıyan Zeffirino 1939, boğaz kenarında, Ortaköy Yıldız Mahallesi’nde yeni konumuyla açıldı. 1939’dan bu yana “her şey ev yapımı” ilkesiyle hareket eden restoran; taze deniz ürünleri, klasik pesto genovese sosuyla servis edilen ev yapımı makarna ve İtalyan mutfağının zamana direnmiş tatlarıyla dikkat çekiyor.  İç mimarisini Fransız dekoratör-mimar Cédric Capron üstlenmiş; mekânda terazzo ve travertin zeminler, cilalı ahşap mobilyalar ve 80’ler İtalyan zarafetini hatırlatan detaylarla sıcak ama şık bir atmosfer kurulmuş.    Akşam yemekleri için deniz manzarası, açık hava seçenekleri, İtalyan şaraplarıyla yapılan eşleşmeler ve tatlı parkurundaki geleneksel ancak hafif tabaklarla dolu bir ziyafet vaat ediyor. Zeffirino, sanat fuarı geceleri için hem şıklığı hem de tanıdık, samimi aroma kokusunu arayanlar için güçlü bir alternatif.


ree






 
 
 

Yorumlar


bottom of page