Contemporary Istanbul 2025: Şehirde Nerede Konaklamalı?
- Görkem Karaman
- 12 Eyl
- 5 dakikada okunur
Sakin geçen yaz aylarının ardından sanat sezonu Eylül’le birlikte yeniden enerjik bir şekilde karşımızda. Bu yıl İstanbul’un kültür-sanat takviminin en dikkat çekici duraklarından biri olan Contemporary Istanbul, 20. edisyonuyla şehri küresel sanat sahnesinin merkezine taşıyor. 24-28 Eylül’de Tersane İstanbul’da gerçekleşecek olan fuar, Focus America programıyla ABD ve Kanada’dan seçkin galerileri, sanatçıları ve kurum temsilcilerini bir araya getiriyor. Hemen heyecan verici birkaç ismi sıralıyım isterseniz. Marina Abramović, Guggenheim Museum eski başkanı Jennifer Stockman, TAEX direktörü Stefanie de Regel, UBS Digital Art Museum sanat direktörü Ulrich Schrauth. CIF Dialogues 2025 kapsamında ise Guggenheim’dan Brooklyn Museum’a, Times Square Arts’tan Leila Heller’e kadar alanında isimler, koleksiyonerlik pratiklerinden kültürel hafızaya, dijital sanatın yükselişinden kamusal alanda sanata uzanan başlıkları tartışmaya açıyor. Sanatın güncel dinamiklerini detaylı bir şekilde keşfetmeye imkân tanıyan bu edisyon, İstanbul’un sanat sezonunu uluslararası bir perspektifle açarken, şehre gelen izleyiciler için de eşsiz bir deneyim vaat ediyor.

Hazır şehre bu özel edisyon için gelmişken, fuar maratonunun temposuna ayak uyduracak,
aynı zamanda İstanbul’un ruhunu en iyi şekilde hissettirecek otellerde konaklamak da büyük bir ayrıcalık. Perfect Weekend olarak sizin için, sanat dolu günlerinizi konfor ve zarafetle tamamlayacak en seçkin otelleri derledik.

Rixos Tersane Istanbul, Tabanlıoğlu Architects
Haliç kıyısında, 600 yıl boyunca Osmanlı’nın gemi yapım merkezi olarak kullanılan ve
ardından uzun süre askeri bölge statüsünde kalan tarihi tersane dokusunun içinde yükselen Rixos Tersane Istanbul, endüstriyel mirasla modern lüksü buluşturuyor. Bugün bu yepyeni gelişen mahalle, Beyoğlu sınırlarında kalsa da şehrin çoğu için hâlâ keşfedilmemiş bir bölge. Tasarım dili, eski gemi dokusuna playful bir gönderme yapıyor: yüksek tavanlardan sarkan ahşap sandallar, cam kübiklerde sergilenen nadir oyuncak tekneler ve denizcilik objeleri resepsiyondan restoranlara uzanan rota boyunca sizi adeta bir kruvaziyer gemisindeymiş gibi hissettiriyor. Açık, çok katlı plan; kamaraları andıran detaylar ve lomboz formundaki pencereler bu illüzyonu güçlendiriyor. İç mekânlarda mermer ve ahşap birlikteliği, geometrik desenli döşemeler ve Sivas’a özgü ahşap sandalyeler yer alıyor. Lounge alanı ise sanat kitaplarıyla donatılmış uzun masa, Osmanlı halıları ve turkuaz seramiklerle İstanbul’un yerel ruhunu vurguluyor.

Alieè Istanbul, Dayna Lee and Ted Berner of Powerstrip Studio
Haliç kıyısında, Osmanlı dönemi ticarethanelerinin orijinal taş duvarları arasında
konumlanan Aliee, dayanağını altı asırlık tarihinden alıyor. Eskiden deniz kenarı depolarıyla
dolu olan bu bölge, LA merkezli Powerstrip Studio’nun özeniyle yenilenmiş, iç-dış sınırlarını
bulanıklaştıran sürgülü cam kapılar, tavandan düşen çiçek dolu saksılar ve çok katlı avlu
mimarisiyle ziyaretçileri karşılıyor. Resepsiyondan Little House restoranına uzanan dev halı,
10 metrelik tavan yükseklikleri ve eski depoların devasa hacimleri; Pink Bar tarafından
domine edilen bir “evin içinde ev” hissi yaratıyor. Odalar, iç avluya bakan koyu tonlu
seçeneklerden Boğaz manzaralı, geniş teraslarla dolu ışık alanlara kadar çeşitleniyor.
Wellness deneyimi Well+ spa alanında, cam tavanlı yüzme havuzu, contrast terapi bölgeleri ve biohacking öğeleriyle tamamlanıyor. Alieè, tarih ile modern yaşamı, tasarım ve
gastronomiyi dengeli şekilde buluşturan bir konaklama deneyimi sunuyor.

Four Seasons Hotel Istanbul at Sultanahmet, Goddard Littlefair
Tarihin tam göbeğinde, Sultanahmet’in kalbinde yükselen Four Seasons Sultanahmet,
İstanbul’un Osmanlı ve Bizans mirasını kendine özgü bir stille yorumluyor. Dar taş sokakların
kıyısında, kubbeleri ve minareleriyle zarif silueti şehrin silüetini tamamlıyor; büyük avizeler,
dokulu kilimler ve mermer detaylar, konukları adeta geçmişin mistik atmosferiyle sarıyor.
Odalar klasik tarzını korurken modern konforla donatılmış durumda; yüksek tavanlı süitler,
büyük pencerelerden gelen gün ışığıyla aydınlanıyor, bazı süitlerden Ayasofya veya
Sultanahmet Camii’nin silueti seçiliyor. Restoran ve lounge alanlarında Osmanlı motifleri,
Türk çini desenleri ve sanatla örülmüş detaylara rastlanıyor; yumuşak kadife koltuklar, sıcak
tonlu aydınlatma ve vintage mobilyalar atmosferi zenginleştiriyor. Bahçeye açılan küçük
avlular ya da tarihi kubbeli teraslar, şehir kaosundan kaçıp huzuru yakalamak isteyenler için
ideal. Four Seasons Sultanahmet, tarih, kültür ve lüksü aynı potada eritirken konuklarını
ağırlıyor.

Hilton Bosphorus, Autoban
Türkiye’nin ilk beş yıldızlı oteli olarak 1955’te kapılarını açan Hilton Istanbul Bosphorus, 70.
yılında Autoban imzalı kapsamlı bir renovasyonla yepyeni bir görünüme kavuştu. Sedat
Hakkı Eldem’in tasarladığı ikonik yapı, bugün geçmişin mirasını çağdaş bir zarafetle
harmanlıyor. Sophia Loren’in mavi safir gerdanlığından Cemal Süreya’nın dizelerine kadar
otelin belleğinde iz bırakan figürlerden ilham alan tasarım detayları; lobi lounge’daki 1950’lermodernizmini yansıtan mobilyalar, İstanbul’un yedi tepesinden esinlenen seramikler ve otantik Türk kültüründen alınan motiflerle birleşiyor. Geniş bahçeleri, Boğaz manzaralı odaları, yenilenen caz barı ve ikonik havuzu ile Hilton, yalnızca bir otel değil; İstanbul’un sosyal hayatının kalbi, sanatseverler için zamansız bir buluşma noktası. Contemporary Istanbul için şehre gelen ziyaretçiler, burada kalarak hem İstanbul’un tarihine dokunabilir hem de modern konforun tadını çıkarabilir.

The Peninsula Istanbul, Zeynep Fadıllıoğlu
Haliç kıyısında konumlanan The Peninsula Istanbul, İstanbul’un en yeni ve en sofistike
adreslerinden biri. Dört ayrı tarihi yapının restorasyonu ile hayata geçen otelin iç mimarisi,
ünlü tasarımcı Zeynep Fadıllıoğlu tarafından üstlenilmiş. 177 odanın her biri, Boğaz
manzaralarıyla birleşen detaylarla öne çıkıyor: lake kapılar, Tai Ping halılar, Divriği
Camii’nden esinlenen taş panolar ve geleneksel Türk motiflerinin çağdaş yorumları otelin
karakterini oluşturuyor. Gastronomi sahnesinde, Chef Fatih Tutak’ın Gallada restoranı, İpek
Yolu esintili menüsüyle şehrin en çok konuşulan lezzet duraklarından biri. Wellness alanında ise Golden Horn’a bakan açık havuz, 25 metrelik kapalı havuz, ışık oyunlarıyla tasarlanmış Türk hamamı ve modern spa deneyimi yer alıyor. Peninsula İstanbul, mimarisi, sanatsal dokunuşları ve kusursuz servisiyle Contemporary Istanbul için şehre gelen ziyaretçilerin konaklama seçkisinde öne çıkan, lüks ve kültürel bağlamı güçlü bir durak.

Vakko Hotel Sumahan Bosphorus, Pierre Beucler
Çengelköy’de, 19. yüzyıldan kalma bir Osmanlı distilaryasının restore edilmesiyle hayata
geçen Vakko Hotel Sumahan Bosphorus, İstanbul’da daha sakin bir konaklama arayanlar
için öne çıkan adreslerden biri. Sadece 12 oda ve süitten oluşan butik otel, yüksek tavanlı
pencereleri, Boğaz manzarası, şömineli odaları ve mermer banyolarıyla konuklarına sıcak ve zarif bir atmosfer sunuyor. Otel bünyesindeki Vakko L’Atelier ve Vakko Le Specialità, gün
boyu keyifli bir gastronomi deneyimi sağlarken; spa ve hamam alanı, dinginlik arayanlar için ideal. Tekne transferi, kişisel hizmet ve sakin konumu sayesinde, şehrin yoğun sanat
temposunu Boğaz kıyısında daha huzurlu bir deneyimle dengelemek isteyenler için
Contemporary Istanbul döneminde iyi bir seçenek oluşturuyor.

Çırağan Palace Kempinski Istanbul, Serdar Gülgün & Toner Architects
Boğaz kıyısında, Sultan Abdülaziz dönemine tarihlenen ihtişamlı Saray-ı Cedid örneği olan
Çırağan Palace Kempinski, tarih ile çağdaş lüksün buluştuğu bir durak. Osmanlı saray
mimarisi, mermer sütunlar, kemerli koridorlar ve el işçiliği tavan süslemeleriyle dikkat
çekerken; kristal avize detayları ilk bakışta etkileyici bir atmosfer sunuyor. Mimari ve iç
tasarımda iyileştirmeler güncel dönemde Serdar Gürgün ve Toner Architects tarafından
üstlenildi; bu yenileme Ralph Radtke ile birlikte yürütülen tasarım vizyonuyla birleşerek,
sarayın tarihi dokusunu korurken stil detaylarını da ön plana çıkarıyor.

Otelin odaları ve süitleri geniş camlarla Boğaz manzarasına açılıyor; bazı süitler doğrudan
sarayın eski kanatlarında yer alıyor, böylece misafirler hem mimari mirasa hem de günümüz
konforuna eş zamanlı erişebiliyor. Restoranları ve terasları sarayın ihtişamını daha da
belirginleştirirken; spa, açık havuz ve huzurlu bahçeleri şehir dünyasından kaçmak isteyene
sessiz liman sunuyor. Contemporary Istanbul’a gelen ziyaretçiler için Çırağan Palace
Kempinski, sanat ve tarihle iç içe, şehir siluetiyle birleşen gerçek bir konaklama deneyimi:
lüksün ve geçmişin birlikte yaşadığı bir ev hissi.

Ecole St. Pierre Hotel, Kitchen-ist
Galata’nın tarihi dokusunun içinde, 19. yüzyıla ait eski bir Fransız okulu olan Colleges des
Freres St. Pierre’ın restore edilmesiyle hayat bulan Ecole St. Pierre Hotel, mimari mirasla
modern konforu buluşturan sakin bir butik seçenek. Proje, iç mimari ofisi Kitchen-ist
tarafından tamamlanmış olup (2020’de) bina; üzerindeki Gaspare Fossati imzasını taşıyan
cepheleri, avlusu ve Galata surlarının izlerini barındıran tarihi katmanlarıyla dikkat çekiyor.
Binanın avlusunda yer alan İtalyan restoranı Il Cortile’de Kitchen-ist tasarımı ile mekân
kimliğini tamamlıyor.

Odalarında veya süitlerinde minimal ama sıcak bir atmosfer hâkim: taş duvarlar, doğal ahşap
detaylar, büyük pencerelerle gelen ışık ve mahalli renk dokunuşları, Galata’nın dar sokakları
ve tarihi silüetiyle ilişki kuruyor. Konumu hem şehrin kültür-sanat merkezlerine yürüme
mesafesinde hem de Galata’nın dingin atmosferini hissettirecek ölçüde sessiz. Yeme-içme,
kahvaltı ve avlu kullanımı özenle düşünülmüş; atmosfer, sanat fuarı gibi hareketli
dönemlerde şehirden kaçıp nefes almak isteyenler için ideal.

Pera Palace Hotel, Alexandre Vallaury
“Contemporary Istanbul Where to Stay” seçkimizin son durağı, Beyoğlu’nun kalbinde tarihin zarif dokusuyla öne çıkan Pera Palace Hotel. 1892’de Alexandre Vallaury tarafından Orient Express yolcuları için tasarlanan bu otel, İstanbul’un ilk Avrupa standardı oteli olma özelliğini taşıyor. Elektrik, sıcak su ve elektrikli asansör sunan ilk binalardan biri olarak kentin modernleşme hikâyesinde ayrı bir yere sahip.

2006–2010 yıllarında kapsamlı bir restorasyonla yenilenen yapı, neo-klasik cepheleri,
mermer giriş holü ve kristal avizeleriyle geçmişin ihtişamını korurken; yenilenmiş odaları ve
süitleriyle günümüzün konforunu da sunuyor. Boğaz ve Haliç manzaralı seçeneklerin
yanında, Atatürk’ün Oda 101’i ve Agatha Christie’nin Room 411’i gibi tarihî odalar otelin
hikâyesini daha da özel kılıyor.





Yorumlar