top of page

Betonun Yumuşak Yüzü - Davide Macullo’dan Bir Pet Hastanesi

Bir yapının sessizliğiyle sizi içine alması, mimaride nadir rastlanan bir durumdur. Çoğu yapı, tanımlanmak ister: büyük, radikal, güçlü, ikonik. Son yıllarda öne çıkan parametrik mimari de bu arayışı doğrular nitelikte. Ama bazı yapılar vardır ki tanımın ötesine geçer. Bir iz bırakmak yerine bir his bırakmak ister. Tiran’da Davide Macullo Architects tarafından tasarlanan veteriner hastanesi de tam olarak böyle bir yapı.
ree

Brutalist estetiğe sahip olmasına rağmen, bu klinik yapının hem hedef kitlesi hem de mekânın ruhu, beton gibi sert bir malzemeyi beklenmedik şekilde yumuşatıyor. Yapı sanki Frank Gehry’nin titanyum levhalarla tasarladığı Bilbao Müzesinin bir Tadao Ando yorumu gibi. Sert olanla şefkati, strüktürel olanla duyusal olanı bir araya getiriyor. İsviçre merkezli stüdyo, Arnavutluk’un başkentinde konumlanan bu 2.243 metrekarelik projeyle; mimarinin bir hayvanı, bir veterineri, bir sahibini ve bir his kümesini aynı çatı altında nasıl bir araya getirebileceğini sorguluyor. Ama bunu büyük harflerle değil, küçük harflerle

yapıyor. Çünkü bu yapı bağırmak yerine fısıldamayı tercih ediyor.


ree

Yapının dış kabuğu, kıvrımlı hatlarla çevresine açılıyor. Beton yüzey, içeriği sarmalıyor ama

baskılamıyor. Çizgiler yumuşak, geçişler akışkan. Bitki terasları, cam açıklıklar ve düşük kot

farklarıyla yapı; var olmakla yok olmak arasında bir duygu yaratıyor. Mimarların ifadesiyle bu organik form “atavistik kapanma korkusunu ortadan kaldırıyor. ” Yani hayvanların klinik

ortamlarda yaşadığı doğal stresi azaltmak için tasarlanmış. Bu düşünce bile, Warhol’un en

sevdiği estetik kavramı hatırlatıyor: “sade gibi görünen ama aslında çok şey anlatan”


ree

Zemin katta daha geleneksel, dik açılı mekânlar var: tedavi odaları, operasyon birimleri,

ofisler. Ama kamusal alanlar bambaşka bir ruhla çalışıyor. Giriş, resepsiyon ve bekleme

alanları—iç mekân psikolojisini ciddiye alan, ama bunu estetikle birlikte düşünen bir tavır

taşıyor. Doğal ışıkla yıkanan duvarlar, bilinçli olarak sterilize edilmemiş yüzeyler ve duygusal bir “açıklık” hissi var. Üst katlara çıktıkça yapı sessizleşiyor. Kantin bölümü ve koridorlar, kıvrımlı cepheyle çevrelenmiş özel teraslara açılıyor. Bu alanlar yarı açık bahçeler gibi çalışıyor. Kimi zaman yalnızca beklemek için, kimi zaman sadece oturmak için. Belki de hiçbir şey yapmamak için. Tasarımcılar bu alanları bir “duyusal boşluk” olarak tanımlıyor. Çünkü özellikle uzun süreli bakım alan hayvanlar için ışık, ses ve hava gibi unsurlar tıbbi müdahaleler kadar önemli. Bu da bize iyileşmenin mekansal bir deneyim olduğunu düşündürüyor.


ree

Davide Macullo’nun bu projesi, mimarlığın ölçekle değil, etkisiyle tanımlandığını hatırlatıyor. Yapının bir veteriner kliniği olması, onun estetik ya da düşünsel derinliğini

sınırlamıyor—aksine, mimarinin gündelik hayatın içine nasıl anlam katabileceğine güçlü bir

örnek sunuyor. Her yapı anıtsal olmak zorunda değil ama bazıları, sessizliğiyle çok daha

fazlasını anlatabiliyor.


ree

 
 
 

Yorumlar


bottom of page